BİR KARAKTER YANSIMASI: "FÖTR ŞAPKALI ADAM"
BİR KARAKTER YANSIMASI: "FÖTR ŞAPKALI ADAM"
İnsanlar
giyim kuşamlarıyla veya davranışları ile
farkında olmadan kendilerini
yansıtırlar.
İnsanların karakterleri,
yüzlerine yansıdığı gibi giyim seçimlerine de yansır.
O gün havada mis gibi bir koku vardı.
Yine güneş yavaş yavaş kendini göstermek için hazırlanıyordu. Ali ise evden
çıkış için hazırlıklarına başlamıştı. Yataktan kalktı, elini yüzünü
yıkadı. Ilık bir duş aldı. Geniş holün sol arka tarafında kalan odaya doğru
yöneldi. Anahtarında kırmızı saten kurdelesi olan, iki tane ince çivinin
arasında tir tir titreyen, yarım yamalak macunu kalmış, o camlı kapıyı açıp
odaya girdiğinde pencereden içeriye hafifçe güneş süzülüyordu.
İçeri giren güneş, dolabın üzerine öyle güzel değiyordu ki sanki sabahın
enerjisini yansıtıyordu. Yavaşça yanaşıp iki kapılı dolabın tek tarafını
açtı. Dolabın içerisindeki giysiler tek tek ütülenmiş ve sanki
santim santim ölçülerek asılmıştı. Ali’nin dolabın içindeki düzene
bakarken duyduğu haz, yüzünden belli oluyordu. Dolapta sırası ile özenle
dizilmiş ceketler, gömlekler, yelekler ve çok dikkat ettiği, ütüsünün tek çizgi
olma şartı olan pantolonları vardı. Kimse cesaret edip onun giysilerini “ben ütülerim”
diyemiyordu. Ali ise sadece kendisi gibi titiz olan ailenin büyük gelini ütü
yaptığında memnun kalırdı. Her
şeyin nizami bir şekilde asılı olduğu dolaptaki, üç dört adet yelekli takım elbisesine
şöyle bir göz gezdirdi. İçlerinden birine uzanıp aldı ve yatağa koydu. Sonra
dolabın üzerine dizdiği, nemi içine almayan kumaştan yapılmış, özel tasarım çantalardan
birini alıp açtı. Yabancı ülkelerden kendisinin özenle seçip aldığı ya da
gurbetteki arkadaşlarından siparişle getirttirdiği fötr şapkalara baktı. Her
birinin farklı öyküsü ve dokuları olan o fötr şapkalarından birini seçip
yatağına koydu. Takım elbisesini giydi, yeleğine köstekli saatini taktı. Koku
şişesini açıp parmağına sürerek tenine ve yakasına dokundurdu. Fötr şapkasını
keyifle taktı. Kapının önündeki, içerisinde
elleriyle bahçesinde yetiştirdiği meyvelerin olduğu emektar sepeti eğilip aldı. Saatine
baktı, tam vaktinde kasabaya inmeye hazırdı.
Ali’nin kalktığı saat belliydi. Duşa girdiği hatta ne kadar süre o duşta kalacağı da kafasında belliydi. Yine birçok şeyi halledip, tam planladığı zamanda bahçedeki demir kapının dışına çıktı.
O gün yan komşusu Ziya da onunla kasabaya inecekti. Fötr şapkalı adam hazırdı ama Ziya ortalarda görünmüyordu.
Ziya’yı beklemeye koyuldu. Bekledi, bekledi, bekledi… Yavaş yavaş homurdanmaya başladı. Yüz mimikleri ve duruşu ne düşündüğünü belli ediyordu. Açıkçası, sinirlendiğinin belirtileri her haline yansımıştı. Vakit hızla geçiyordu. Ali kasabaya vardığında ilk iş maaşını çeker, sonra içinde hemen hemen her şeyin olduğu kasaba bakkalına uğrayarak listesini verir, dönüşte siparişlerini alacağını söyleyerek oradan ayrılırdı. O liste hazırlanırken eşini dostunu ziyaret ederdi. Her seferinde yanında götürdüğü sepetten, elleri ile yetiştirdirdiği meyvelerle onları ikramlar ve dostlarının ikramlarını da kabul ederdi. O meyvelerin sepetini her zaman keyifle kendisi taşır, kimseye yük etmezdi. Ziyaret ettiği yerlerde çayını kahvesini içtikten sonra kasabına, berberine ve manavına uğrardı. Fötr şapkalı adam bunu her ay, maaş günü hiç aksatmadan yapardı.
Peki Ya O Yan Komşu?
Ziya hala evden
çıkamamıştı. Bir türlü yataktan kalkamıyordu. Bu insanın tüm hareketleri
neredeyse fötr şapkalı adamın tam zıttıydı.
Gün çoktan başlamıştı
ve o hala kendine gelememişti. Sabahın güneşini üzerine doğurmuştu. Oysa tüm
canlılar, çiçekler, böcekler çoktan yollarına koyulmuştu.
Ziya’nın her yere geç
kalması fötr şapkalının sabır
sınırlarını zorlamaktaydı. Tam o anda komşusu kapıdan çıktı.
Özensiz ve ütüsüz
kıyafeti, dağınık saçları, plansız davranışları, fötr şapkalı adamı çileden
çıkartmaya yetti. Kendi kendine “Allah’ım neden bana böyleleri denk gelir?” diye
mırıldandı. Sonra “Ziya’yı
da böyle kabul etmek gerekir. Elbet bu
da adam olur” diyerek ilerledi.
Birlikte yola
koyuldular.
Kendisi bu kadar tertipli, planlı programlıyken, yan komşusu bir o kadar
plansız, gelişi güzel ve dağınık yaşantısı olan biriydi. Kafasında bu düşünceler
dönüp dururken dayanamadı ve içindekiler
diline de vurdu.
Ziya’ya dönüp;
-İnsan içine çıkıyorsun. Şehre inerken biraz üstüne başına dikkat etseydin ya nedir bu halin? Ayıp değil mi? Bulunduğun yere uyumlu olmak bu kadar zor mu? dedi.
Karşılığında duyduğu ise;
-Ne var yaaa? Ben gayet iyi değil miyim? Ne yapalım yani biz köylü adamız. Halimiz de tavrımız da bu! Sen de rahat ol biraz.
Ziya, fötr şapkalı adamın şaşkın bakışlarına aldırış etmeden sözlerine devam etti.
-Bu kadar kasma! Erken ölürsün bak. Böyle yaşanmaz! Rahat ol biraz. Ne var yahu? Gideriiiz. İşler hallolur. Hallederiz. O iş bende merak etme!
Yol boyunca Ali, “bu kadar önemli gördüğüm durumu, bir başkası nasıl bu kadar hafife alabilir” diye düşündü, düşündü ve biraz da üzüldü. Üzülmesinin sebebi Ziya’nın kendisi gibi olmamasıydı.
Aslında Ziya’nın Ali’ye söylediklerinde de doğruluk payı vardı ama bunu hiç göremiyordu Ali ve maalesef sadece kendisinin doğru olduğunu zannettikçe de göremeyecekti.
Fötr şapkalı Ali’nin yaşadığını zaman zaman bizler de yaşamaz mıyız?Yaşarız öyle değil mi? Hatta çok uyuz oluruz bize zıt gelen davranışlara.
Peki birisi bu kadar özenli olurken, diğeri nasıl bu kadar dağınık olabiliyor?
Birinin çok hassas olduğu konu diğeri
için nasıl o kadar gereksiz ve önemsiz olabiliyor?
Birisinin çok iyi yaptığı şeyi bir
başkası nasıl da yapmakta zorlanıyor?
Neden?
Çünkü
farklıyız.
Ve bizler bu durumlara çoğunlukla şahit
oluyoruz.
Oysa insan yakınına
aldığı, bazen yola çıktığı, bazen aynı evde büyüdüğü kişinin kendisi gibi
olmasını istiyor. Aslında hepimiz bizden farklı insanlar olduğunu
biliyoruz. Bilmemize rağmen kabul edemiyoruz.
Peki Farklılıklar Kötü Müdür?
Hayır kötü değildir. Hatta zenginliktir. Bunu doğaya baktığımızda da görüyoruz.
Bir bahçenin içerisindeki her meyve ağacı,
lezzeti, renkleri, kokusuyla farklı farklı olduğunda o bahçeyi daha albenili
yapıyor.
Bir kahvaltı sofrasında çeşit çeşit
reçellerin, peynirlerin, yiyeceklerin olması o sofrayı keyifli hale getiriyor. İnsanların
farklılıkları da öyle aslında. Hayatı kaliteli yapan şey uyuz olduğumuz o
farklılıklar. Her insan aynı olsaydı hayatın tadı olur muydu? Herkes aynı şeyi
sevse, aynı şeyden nefret etse kaos olmaz mıydı?
O zaman gerçekte farklılıklar bize
çeşitlilik, zenginlik sağlıyorsa aynı zamanda neden bu kadar zorlanıyoruz?
Çünkü çoğunlukla bu durumu
yönetemiyoruz. Çevremizdeki herkes bizim gibi düşünsün, ona göre davransın istiyoruz.
Zannediyoruz ki böyle olursa daha mutlu, daha düzenli yaşarız .
Oysa önemli olan doğru yerde, doğru
zamanda, en doğru davranışı sergilemektir. Bu hayat ne pijamaları tek çizgi ütü
yapacak kadar düzen delisi olmayı, ne de insan içine
çıkarken giyeceği kıyafetleri özensiz ve bakımsız şekilde giyecek kadar
düzensizliği kabul ediyor.
Hayat neyi neden yaptığını iyi bilen ve
zayıf taraflarını geliştirmeye çalışan insanların mutlu olmasını ve başarıya
ulaşmasını destekliyor.
Bunların aksine,
"Ben böyleyim."
"Beni kabul eden böyle etsin, değişemem."
"Ne yapayım huyum böyle."
"Yine mi benim elimi taşın altına koymam gerek? Bana ne o değişsin!"
Şeklinde olaylara yaklaşan insanları desteklemiyor. Acı olan şey, bu tarz insanlar
farkında olmadan kendi iyileşme süreçlerine zarar verirler. O da yetmez
başkalarının kusurlarını gördükçe hayattan alacakları keyfi de azaltırlar .
Kendi toparlaması gereken taraflarından
göz çeken ve sürekli başkalarının kusurlarını gören kişi ne kadar sağlıklı
ilişkiler kurabilir?
Zayıf taraflarından utanan, kompleks yapan
bir insan nasıl rahat nefes alabilir bu hayatta?
Peki O Zaman Ne Yapacağız ?
Nasıl yöneteceğiz bu durumu?
Bazen fötr şapkalı Ali kadar düzenli,
disiplinli, bazen yan komşu Ziya kadar esnek ve rahat olmalı
insan.
İnsan kendi zafiyetinden utanarak değil,
onu güçlendirerek başarıya ulaşır. Kişinin kendisinde olmayan özellikler karşısındakinde
var. İnsan ancak o özelliği kendisine katarak zenginleşebilir. Bu da
insanı karakterli yapar. Farklılıkların insanı
zenginleştirmesi budur. Bu durum bizi üstün
yapar.
Bizde olmayan davranıştan dolayı olumsuz
hissetmemiz değil, o doğru ve güzel davranışı kendimize katıyor olmamız bizi
dünümüzden daha güçlü, ihtiyaç gören ve keyif veren yapar. Bu da maalesef sinirlenerek,
tartışarak, şikâyet ederek olmaz.
Aynı doğadaki gibi, kişi doğuştan
getirdiği özellikleri ile çiçeklenir, kendisine kattığı karakterle de her biri ayrı şifası olan
meyveler verir.
Herkese keyifli ve şifalı bir hayat
diliyorum...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?
Kişi kendine karakter katabilmesi için tüm yaratılanlara gerçekten bir bakabilse. Gerçekten hemen yanı başındakini görebilse….
YanıtlaSilKeşke görebilse…
Teşekkürler🙏🏼 🌸
Farklılikları yönetebilir olmakmış mesele...
YanıtlaSilHepimizin hayatında Ali'ler. Ve Ziya'lar yok mu? Biz hangisiyiz peki?
YanıtlaSilNe kadar Ziya olmakta ısrarcı olursak, o kadar Alilere yer açacağız hayatımızda🌱
YanıtlaSilKaleminize sağlık
Zittinda marifet kazanarak, zayif kanadini güçlendirerek yaşanılası bir hayata sahip olmak çok konforlu,insan kendini daha güçlü hissediyor.
YanıtlaSilHayat hep zıttımızı yanımıza veriyor. Amacı bize zulm etmek değil. Ama öğrenelim istiyor. Bu mesajları ve yaşanmış gerçekleri bizlerle paylaştığınız için çok teşekkürler.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık.
Hepimizin hayatına dokunan bir tarafı var bu yazinin... Sevdiklerimizin de bizim gibi olmalarını istemek ne kadar saçmaymiş.
YanıtlaSilNe zaman anlıyorsun ?
Kim kimdir eğitimi aldıktan sonra...
Aslında görüşmek istemediğin kişi, eleştirdiğin kişi senin sifanmis...
Hayatta ise git bir helallik alin
Ama önce KİM KİMDİR ? egitimi Alin...
Şikayetlerim azaldı :)
YanıtlaSilKesinlikle
SilHepimizin hayatında var böyleleri...
YanıtlaSil"İnsan kendi zafiyetinden utanarak değil, onu güçlendirerek başarıya ulaşır." çok etkileyiciydi.
YanıtlaSilOysa ki farklılıklar hayata anlam katan en büyük zenginlikmiş.
YanıtlaSilDoğuştan bize verilenler ve sonradan eklediklerimiz; çicek ve meyvelerimiz düşünmeme sebep oldu çok tesekkür ederim
YanıtlaSilTemsil sistemlerini, nörolojik farklılıkları bilince kendime merhametim, etrafımdakilere karşı sabrım artmaya başladı. Kim kimdir konularını dinlediğim güne şükürler olsun :))
YanıtlaSilTahammül etmekte zorlandığımız kişilerin hep en yakınımızda olması, bizim zayıf olan tarafımızın onda güçlü olması düşündürücü.
YanıtlaSilHerkesin hayatından geçmiştir birileri.
YanıtlaSilBenim hayatımdan da fötr şapkalı bir karakter geldi ve geçti. 🕵🏼♂️
Önemli olan onların gelip geçerken size kattıkları değil midir?
Farklılıklara rağmen ilişkileri sürdürebilmek... işte gerçek başarı ve mutluluk bu sanırım:)
YanıtlaSilFarklılıkları kabul edince insanın sabrıda artıyor. Oda bir yere kadar tabi:) Güzel bir çalışma oluş elinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim emeğinize sağlık.
YanıtlaSilFarklılıkları farkedip onu yönetebilmek. Çok güzel bir yazı Teşekkür ederiz..
YanıtlaSilCevap belli: ‘Çünkü farklıyız’ farkına varabilmek asıl mesele.
YanıtlaSilBu hayatta farklı olan değil farklılıkları yönetebilen üstündür.
YanıtlaSilHarika bir yazı elinize sağlık…
Yıllardır duyduğum ve hiç bir anlam veremediğim bir cümle olmuştu "Sen değiş dünyan değişsin." cümlesi. Kim Kimdir semineri sonrası keşfetmiştim asıl demek istediğini. Bana bu serüvenimi hatırlattı. Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilGülü çok seviyorum ama dikenleri olmasa der gibiyiz aslında hayat sahnesinde insanlardan her şikayetimizde. Hayatta gülde var, onun dikeni de. Gerçek hayat acı ve tatlı yönleriyle bir bütün ve o yönler olduğu için güzel. İyi ki bu farklılıklarımız var.
YanıtlaSilAslında kimse bizim gibi olmak zorunda değil
YanıtlaSilFakat insan buna dayanamiyor
Onu değiştirmek istiyor
Oysa ne çok var değiştirmek istediğimiz insandan alacağımız ve bize şifa olacak davranışlar
Şapkayı önümüze koymalıyız
Teşekkürler
Farklılıklar iyi ki var, aynı benden olsa ne sıkıcı olurdu☺️ Yer yüzünde herşey farklı.
YanıtlaSilBu farklılıkları bilen insan ilişkilerini daha iyi yönetip daha bsşarılı oluyor hayatta. Böylelikle problemleri de azalıyor
YanıtlaSilİnsanların benim gıcıklığıma bu davranışları yaptığını zannediyordum böyle olmadığını Kim kimdir seminerine katıldığımda fark ettim. O bu davranışı kendi özelliğinden dolayı yaptığını anlamak ve kabul etmek büyük bir konfor oldu benim için❤️
YanıtlaSilFarklılıkların hayatımızı guzellestirdigini ve bizi yukselttigini öğrendiğim zaman benden zıt insanlarla iletişimimim daha çok olmaya başladı ve gerçekten onlardan çok şey öğrendim.
YanıtlaSilİnsan bazen soruyor kendine Farklılıklar neden var? Neden bana benzemeyenle irtibata geçmek , anlaşabilmek bu kadar zor?
YanıtlaSilİnsan kendine benzeyeni seviyor anlaşıyor ama benzemeyenle çatışıyor. Bu farklılıklar neden var diye sormadan geçemiyor insan.
Umarım Ziya'da bir gün şikayet etmek yada değiştirmeye çalışmak yerine kendi içine bakma cesareti bulur.
YanıtlaSilInsanın toparlanması gereken yönlerinden göz çekmesi cümlesi kalbime değdi .Ne acı !!! Kendimden bile göz çekiyorsam... Kaleminize sağlık.
YanıtlaSil“İnsan kendi zafiyetinden utanarak değil, onu güçlendirerek başarıya ulaşır“
YanıtlaSilFarklılıklar ve onları fark edip yönetmek gerçekten önemli..
YanıtlaSilFarklılıklar zenginlik aslında. Benden farklı olanda kusur aramak ve kusur bulmak yerine onda olup ben de olmayan ne var diye bakmak. Ondaki olumlu bir özelliği kendimize nasıl katabileceğimize bakmak gerekir.
YanıtlaSilBen nasıl bir canlıyım, ya benim dışındakiler, birbirimizden farklı yönlerimiz neler, bunları bilmenin bize ne faydası var? Sorularının yanıtlarını olduğu güzel bir aktarım teşekkürler
YanıtlaSilBilince insan en dibindekinin aslında ona engel olmak değil onu daha da yüceltmek için olduğunu...
YanıtlaSilBir şey alırken, ya da bir şey yerken farklı şeyler isteriz ama ilişkilerde neden hep kendime benzeyenle olmak istiyorum. Neden farklılıklar beni bu kadar korkutuyor? Çünkü yönetemiyeceğimizi düşünüyor ve benden farklı kişiyi tehdit olarak görüyoruz. Oysa benim ondan o farklı kişinin benden öğreneceği çok şey var.
YanıtlaSil