NEREDE EVET, NEREDE HAYIR?
Kış mevsimi yerini ilkbahara bırakmaya başlamıştı. Uzun zamandır biriktirdiği işleri sonunda bitirmişti Selma. O akşam biriken işleri halletmenin, yükü omuzlarından atmanın keyfi ile kokulu çayını alıp balkona geçti. Güzel bir manzarası vardı evinin. Bu aylarda hava tatlı sert olurdu. Bir an içinin titrediğini hissedince annesinin yıllar önce çeyizi için verdiği örme şalı üzerine aldı. Hiç onun tarzı değildi, annesi kendi zevkine göre örmüştü. Şala bakarken geçmişe gitti...
Ailenin ilk çocuğuydu Selma. Kardeşlerine bakmanın sorumluluğu erken yaşlarda ona verilmişti. O da çocuk olmasına rağmen, evde tamamlayıcı bir görevi vardı. Annesine eş, babasına oğul, kardeşlerine annelik yapmıştı. Öğretilen bu olunca, olması gerekenin bu olduğunu zannetmişti. Çok ta zorlanmıyordu bunları yaparken. Herkese yardımcı olmak iyi hissettirdiği için hiç düşünmeden herkesin her işine koşar, birisi ondan bir şey istediğinde de düşünmeden “evet” derdi. Onun buna gerçekten ihtiyacı var mı yok mu kısmını pek irdelemezdi. Herkes rahattı, o da rahattı. Ama yük yıllar içinde arttıkça sırtı da yorulmaya başlamıştı. Daha da kötüsü işin içinden nasıl çıkacağını bilmiyordu. Dedim ya öğrendiği buydu.
Nerede ''evet", nerede "hayır'' diyeceğini düşünezmedi.
Evlilikle birlikte
hayatına yeni sorumluluklar eklenmişti. Kendi ailesini kurmuştu. Artık bir eşi
ve çocukları vardı. Gel gör ki, baba evindeki sahnesinden çıkamamıştı. Hem
kendi evinin işleri hem de doğduğu evinin işlerini halletmeye çalışırken,
''Her şeyi yapayım.''
''Her yerde olayım.'' Derken,
haliyle yükleri fazlalaşmıştı. Buna rağmen kimseyi de memnun edemiyordu.
İnsanlar onun yaptıklarından azıcık memnun olsalar olmaz mıydı?
Yorulduğunun farkındaydı fakat yirmi yıldır devam eden bu girdaptan nasıl çıkacağını bilmiyordu.
En fazla da annesi ile sorun yaşıyordu. Babası hayatı boyunca annesinin bir dediğini iki etmeyen bir adamdı, rağmen annesi onun hiçbir şeyini beğenmez, eleştirirdi. Bu gün geri dönüp baktığında daha net görebiliyordu o zamanlar neleri yanlış yaptığını. Hayatında hem kendisinin hem de babasının iyi niyetle verdiği tavizleri...
Kendinden
başka kimseyi düşünmeyen, herkes için neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veren,
etrafındaki herkesi yönetmeye çalışan bir kadın… Selma hep yetersiz hissederdi
onun yanında. Çok söz hakkı yoktu. Az itiraz etmeye çalışsa kestirip atardı annesi;
''Ben anneyim ben ne
dersem o!''
Sebep?
''Annneyim …''
Yıllarca aralarındaki temel konuşma bu olmuştu. Hatta öyle ki, artık bir kahve içmek için bir araya gelmeleri bile kavgasız, gürültüsüz neticelenmiyordu. En son tartışmalarında ipler iyice gerilmiş, ilişkileri kopma noktasına gelmişti.
''Selma gel, baban beni
çok üzdü kızım.’’
''Selma gel, yazlığa
gideceğiz sen bizi götür, yerleştir.'' Diğer kardeşlerine bu kadarını yapamıyordu. Yapsada pek karşılık bulamıyordu.
Selma müsait mi, değil mi? O ara başka planı var mı, yok mu? Önemli değildi. Selma hayır demeye çalışsa da her seferinde kendini onun yanında buluyordu. Hem bedenen hem zihnen gücünün tükendiğini hissediyordu. Selma'nın insanlara karşı genel davranış tarzıydı bu aslında. Herkesin her işine koştururken bulurdu kendisini. Onun ihtiyacı olduğunda da, yine kendisi koştururdu. Diğerleri değil de en çok annesi ile arasındaki ilişkinin bu hale gelmesine çok üzülüyordu. ''Ben anneme bu kadar kıyamazken nasıl oluyor da o kadar bencilce tepkiler verebiliyor?'' Diye kendi kendine sorup dururdu. ''Ben merhamet gösterilmeyi hak etmiyor muyum?'' diye yıllarca kendini yetersiz hissetmişti. Şikayeti kendi içindeydi. Etraftakilere ise, ne yapsın kadıncağız? Nazı bir tek bana geçiyor derdi.
O zamanlar farkında değildi ama Selma'nın bu kıyamamazlığı, zaman içinde çekirdek ailesindeki dengelerin de bozulmasına sebep olmuştu.
Bir keresinde annesi yine bir
konuda herkesin ortasında bağırıp çağırdığında bu sefer kendini tutamamıştı. Sonra uzunca bir süre görüşmemişlerdi.
Bir şeyler ters gidiyordu
ve sebebini bilmiyordu.
Ta ki ikizlerin veli
toplantısında rehber öğretmen bir seminerden
bahsedene kadar. O kadar işi vardı ki aslına, kadını da kırmak istemediğinden teklifi kabul edip gitmişti. O gün hayatında bir
şeylerin değişmeye başladığı gündü. Yıllardır merhamet etmek sandığı davranışın
aslında hayır deme gücü olmadığından kaynaklandığını, ilk duyduğunda uzun süre
yerinden kalkamamıştı. Yıllardır yapıp ettiklerinin merhamet olduğunu
zannetmesinin ne büyük bir yanılgı olduğunu anlamıştı.
''Hayır desem ne değişecek
ki? Yine de yapacak…''
''Kıyamam ben ona!''
''Hem elime mi yapışır?'' demekle geçmişti hayatı.
Merhamet ile taviz arasındaki farkı öğrendiği gün, hani derler ya aydınlanma anı diye, öyle bir an olmuştu onun için. ''İnsanın "hayır"ları olunca "evet"lerinin anlamı var.'' Diyordu eğitmen. Hayır diyebilmek en büyük merhametmiş meğer...
İlan panolarına yazılmalıydı
bu cümle…
Yıllardır yapıp ettiklerinin merhamet olduğunu zannetmesinin ne büyük bir yanılgı olduğunu anlamıştı.
İşte o gün değişmeye başlamıştı her şey… Karışık ip yumağındaki ucu bulmak gibi bir şeydi yaşadıkları.
Yeni Bir Hayat
Hiç bir şey eskisi gibi olmadı bir daha...
Herkesi hayatında olması gereken yere koymak, sınır koymaya çalışmak...Verilen tavizleri geri çekmek... Ne onun, ne de çevresindekiler için kolay değildi. Taşlar yerlerinden oynuyordu. Başta onun gibi, etrafındaki insanlar da oyunun yeni kurallarını kabul etmekte çok zorlandılar. Yıllarca yaptıkları ile nankörleștirdiği insanlar yeni Selma'yı bencil buluyorlardı.
Dibine çamur birikmiş bir kova suyu temizlemek için insanın elini çamurun içine sokması gibiydi yaşadıkları. O anda su bulanır her şey çok daha kötüye gidiyormuş gibi gözüküyordur ancak çöken çamuru atmanın tek yolu bunu göze almaktır.
Öyle de olmuştu. Kırklarına yaklaşmışken yeni bir hayat, yeni anne çocuk ilişkisi, yeni bir Selma… Yıllardır normalleştirdiği dünyanın dışına çıkarak yeni ama gerçek bir ilişkiler inşa etmeye uğraşıyordu.
Bu süreçte yolları ayrıştığı insanlar kadar bağlarını da güçlendirdiği insanlar olmuştu. İşin güzel tarafı bu zorlu mücadelenin ardından sadece annesiyle olan ilişkisi değil diğer ilişkileri de dengeye gelmişti. Son altı ay zor geçmişti geçmesine ama yirmi senenin yanında lafı olmazdı. Omuzlarındaki yük azalmıştı. Hayata daha net bakıyordu...
“Toparlanmadan önceki
dağılma, dağılma değildir.”
“Düzensizliğin
içerisindeki düzen de düzen değildir.”
Düzen gerçeğe uyumlu olduğunda insanın hayatına kaliteli iyileşmeler olur. Gerçek bir düzen, gerçek bir ilişki için ortalık bir süre toz duman olur.
- Nerede "evet", nerede "hayır"? diyeceğini bilmek önemlidir.
- ''Hayır'' ları varsa insanın ''evet'' lerinin bir anlamı vardır.
Halının altına atılan tozlar havaya kalkıyorsa, bu gerçek bir temizliktir. Yaşanılan acılar sonunda feraha ulaştırıyorsa, ''iyi ki'' lere dönüşüyorsa insan her yaşta gerçeği öğrenebiliyor demektir.
Ne zaman ki gerçekle yüzleşiyorsun, o zaman probleme çözüm ayağına geliyor. Zor olan yüzleşmek.. Neydi canımı yakan.. Ellerinize sağlık 🌺
YanıtlaSilNerede evet, nerede hayır?'' diyeceğini bilmek önemlidir.
YanıtlaSilİnsan bazen neye hayır demesini bilemiyor. Bunu ayırabilmek ve hayır demeyi öğrenmek ne kadar önemliymiş..
Evet en büyük yanılgımız merhameti tavizle karıştırmamız. Sevgi, merhamet adı altında farkında olmadan taviz veriyoruz ilişkilerimizi de bozuyoruz. Çok güzel farkındalık oldu. Sağolun.
YanıtlaSilHayat, zıtlıklarla gerçeği gösteriyor sa insana, evetlerin yanında hayırlarının olması da ilişkiyi gerçeğe götürüyor… Keşke “hayır ların yoksa evetlerinin hiçbir anlamı yok “gerçeğini daha önce öğrenmiş olsaydık
YanıtlaSilBremen hemen hepimiz hep evet demeyi insanların işime koşturmayı iyi bir davranış biliriz. Ama her şeyin bir ölçüsünde varmış.. Hayattaki dengeyi bozunca insanın hayatı ne kadar da zorlaşıyor. İnşaALLAH bu dengeyi yakalayabiliriz.
YanıtlaSilİyi niyetle yapılan yanlışlar. Ve bir süre sonra o kadar normalleştiriyoruz ki hatamızı fark edemiyoruz. O zaman bizde hayatımıza bir bakalım acaba hayır dememiz gereken yerde hayır diyebiliyor muyuz?
YanıtlaSilİnsan kendi kendine zorlaştırıyor hayatı
YanıtlaSilNe kadar komik
Hem zorlaştırıp hemde şikayet ediyor…:)))
Ne kadar BENİ anlatıyor... Ellerinize emeğinize güzel yüreğinize sağlık. Allah bedellerinizi kabul etsin birebir yaşadım tekrar çok güzel yazmışsınız ışık oldu teşekkür ediyorum... iyi ki Deneyimsel tasarım öğretisi eğitimleri var... Allah razı olsun DTÖ topluluğundan
YanıtlaSilMerhamet zannedip verdigimiz tavizlerle bir omur gidiyor çoğunluk. Aman ne olacak ki elime mi yapışır deyip dengeleri alt ust etmelerimiz. O anda işi hallediverip kurtulduk zannederken tam tersi işleri zorlaştirdığımızı farketmiyoruz...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş insan nerede evet nerede hayır diyeceğini bilmeyince tavizle merhameti de birbirine karıştırınca sınırlar ortadan kalkıyor ve insan hayatında kendi kendisiyle değersizleştiriyor..
YanıtlaSilDoğru olmayan küçük küçük tepkiler, birike birike büyüyen sorunları doğurdu...
YanıtlaSilİnsanın en yakınındakiler en kiymetlileridir... Ve bu kıymetli ilişkiler emek ister....Tıpkı kaliteli çözümler gibi... Yerine gore evet, yerine gorede hayır diyebilmenin ne kadar kıymetli olduğunu anlatan güzel bir yazı... Elinize sağlık...
YanıtlaSilMerhamet adı altında yaptığımız tavizler, iyilik zannedip nankörleştirdiğimiz emekler... Tanımlamayı doğru yapınca kavramların sınırları belirginleşiyor.
YanıtlaSilMerhamet le tavizi ayırabilmek gerçekten de insan için dönüm noktası…
YanıtlaSilİnsan ancak gerçeğe hakim olduğu zaman ilişkilerinden lezzet alabilir...Nerde durması ve gitmesi gerektiğini bilebilir, herşeyi kararında yaşayabilir... Emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş....
YanıtlaSilNe kadar içten, ne kadar hepimizin yaşadığı öyküler.. iyi niyetle hayır diyebilme gücünü o kadar birbirine karıştırıyoruz ki. Bazen hayır demenin karşımızdakine ve kendimizd iyilik yapmak olduğunu kaçırıyoruz. Yaşadığımız bu bilgi aydınlanmasını hayatımıza da geçirmemiz dileğiyle:)
YanıtlaSilİnsan iyilik yaptığını zannediyor ama aslında karşısındaki insanı zalimleştirebiliyor. Merhamet ile tavizin karıştığı her ilişki bozulmaya başlıyor.
YanıtlaSilAşırılıkta başlayan bir ilişkinin aşırılıkta devam etmesi ne acı kaleminize sağlık
YanıtlaSilİnsanın evet ve hayırlarının ardında neler gizlenmiş, hiç de masum değilmiş oysa taviz evetleri...
YanıtlaSilDengeye gelmek hayatın ana meselesiymiş meğer ...
İnsan farketmeden kendi zalimini oluşturur. Hem kendi yıpranır hem karşısındaki insanların gelişmesini engeller. Selma gibi farkına varanlardan olabilmek ne kadar kıymetli.
YanıtlaSilHayatımızda gerçek temizliklere ihtiyacımız var. Halının altında kalan tozlar bir ortaya çıkıp sonra dupduru olmalı ortalık. Evetlerimiz hayırlarımız da yerlerini bulmalı. Karmaşık şu ipin ucununu bulmakla işe başlamalı. Çoğu ilişkide yaşanan sorunlar iyi niyetle yapılanlardan kaynaklanıyor. Çok güzel kaleme alınmış. Devamı gelir umarım..
YanıtlaSilÇok samimi emek verilen bir yazı olmuş, yaşayanın emeğine sağlık🌼 Kelimelerin gerçek anlamlarını bildiğimiz de insanın bilinci nasıl açılıyor, nasıl problemlerini görür hale geliyor, Bu yazıda çok net anlaşılmış😊
YanıtlaSilEşimize, çocuğumuza kıyamıyorum diyip elimizden geleninde fazlasını yapmanın taviz olduğunun gerçeğini öğrenmek çok üzücü. Geç olsa da öğrendik... :(
YanıtlaSilNe kadar tanıdık geldi Selma :) “Toparlanmadan önceki dağılma, dağılma değildir.”
YanıtlaSil“Düzensizliğin içerisindeki düzen de düzen değildir.” ne kadar doğru ne kadar gerçek cümleler...
Hayatimiz fedakarlık zannettiğimiz tavizlerden ibaretmiş... Çok şükür artık gerçekleri bilip, ona göre tepki vermeye niyet ediyoruz...
YanıtlaSilElinize sağlık...
İnsanın en çok yanılgı yaşadığı yer merhamet-taviz kısmı… kaleminize sağlık 🌼
YanıtlaSilNot aldım, okudum, not aldım, okudum… Tekrar, tekrar okudum…
YanıtlaSil''İnsanın "hayır"ları olunca "evet"lerinin anlamı var.'' Diyordu eğitmen. Hayır diyebilmek en büyük merhametmiş meğer...
Herkesi hayatında olması gereken yere koymak, sınır koymaya çalışmak...Verilen tavizleri geri çekmek... Ne onun, ne de çevresindekiler için kolay değildi.”
Selma, Ayşe, Deniz, Eslem, Dilan, Ahmet, Mahmut, Muhammet…
Binlercemizin toparlanması mümkün olsun inşAllah, etraf toz olsun, süpürürüz. 🤍🌹
Kimseye yaranamamak... Zaten başlangıç noktasında sıkıntı yok mu? Aslında insan bir davranışı hangi niyetle yapmalı? Kime yaranmaya çalışmalı? Teşekkürler bu güzel yazı için...
YanıtlaSilMerhamet ve taviz …
YanıtlaSilinsan birbirine benzetir gibi yaşasada yaptığı tavizi merhamet gibi zannetsede aslında iki uç nokta, getirileri o kadar farklı ve can alıcı ki…
Merhamet ile tavizi gerçeği ile doğru yerlerde doğru zaman da kullanabilmeyi nasip etsin Rabbim.
Evet ve hayırlarımızı da inşAllah.
Teşekkürler 🙏🏼
Sorumluluk sahibi olmak çok kıymetli bir davranış kalıbı ama miktarı dengeli olursa
YanıtlaSilMiktar arttıkça aynı davranış insanın çevresindekileri rahatlık tuzağına sokuyor ve büyük bir tavize dönmeye.basliyor
İlişkilerdeki dengeleri bozan , insanı yalnızlastiran büyük tuzak oluyor
Yazıyı yazan o kadar samimi anlatmış ki yaşadıklarını, okuyana çok şey ifade ediyor
Kalemine ,yüreğine, bedeline sağlık
Arkasını düşünmeden söylenilen evetle hem kendimizin hem karşınızdakinin dengesini nasıl da bozuyor tüm iliskiletimize bilinç açıklığı ile bakabilmek kendimizi ve karşımızdakini bozmamak dileği ile
YanıtlaSilBu kavramları çoğu zaman karıştırıyoruz. Taviz vermeyi
YanıtlaSilaslında merhamet zannedebiliyoruz. Oysaki yazıda olduğu gibi karşı tarafın bu gerçekten ihtiyacı mı, şeklinde düşünebiliriz. Ayırt edebilmek için çok güzel ölçüler verilmiş, kaleminize sağlık 🌸
İnsan neden hayır diyemez? Bunu çözdüğü zaman, merhametle tavizi ayrşıtırdığı zaman hayatındaki problemler çözülmeye başlayacak.... Ne güzel bir noktaya dikkat çektiniz. Kaleminize sağlık.....
YanıtlaSil“Ah kıyamam, ne var canım elime mi yapışır? 2 dk lık iş benim için…” İyilik zannettiklerimiz. Herkesin her işini yapan marifetlenirken, işi yapılana ne oluyor? Evetlerim, hayırlarım olması gereken yerde mi? Değilse zararı ne ve kime? Nasılsa midem öğütüyor diye sürekli ve her şeyi yemek gibi. Neler nelere sebep oluyor?
YanıtlaSilHepimizin gerçek temizliğe ihtiyacı var. Çok fark ettiren bir yazıydı. Elinize sağlık
YanıtlaSilİnsanın faydaya evet yanlışa hayır diyebilmesi çok kıymetli ...
YanıtlaSilBirşey tam bozulmadan düzelmez insan panikler anlamaz aslolan sakin yavaş devam etmektir çok güzel olmuş emeğinize sağlık
YanıtlaSilİlişkilerimiz rayına girmeden önce bir ortalık karışıyor.. Sonu ferahlık oluyor
YanıtlaSil