DEVİR ÇOK DEĞİŞTİ

Devir çok değişti.” “İnsanlar kötü oldu.” “Nerede o eski zamanlar? İnsanlar bu konuda o kadar hemfikir ki… Herkesin geçmişe dair bir özlemi var. Özlemekte sorun yok aslında. Geçmişi özlerken bugün verilecek olan mücadeleyi, bugün alınacak olan keyfi kaçırmakta sorun var.

Önceden sadece bayramlar özlenirdi. Şimdi insan nereye adımını atsa oranın eski halini anımsar duruma geldi.

Okula giden öğretmen "Nerede o eski öğrenciler?" diyor. O zamanlar saygı varmış. Şimdi çocuğa otorite bile koyamıyorsun. Ödev veriyorsun yapmıyor. Saygısızlık yapıp bir de “Bu kadar kafaya takma hocam.” diyerek akıl veriyor.

Esnaf, dükkânını açarken “Eskiden şu kepengi kaldırmanın bir anlamı varmış. Şimdi kazanıyorum paranın bereketi gitti. Gelen müşteriyle iki çift laf edemiyorsun.” diye içinden geçiriyor.

Anne, çocuğunu yetiştirmeye çalışırken , “Çocukları eskiden sokağa bırakırdık, eğlenirdi, arkadaş edinirdi. Şimdi markete gönderemiyorum. Evdeki çocuk da tablete bağımlı hale geliyor ama ne yapayım güvenecek insan kalmadı. En azından gözümün önünde olsun.” diyerek vicdan muhasebesi yapıyor.

Bu cümleler iyi hoş da insanın aklına şu geliyor. Gerçekten “herkes” mi kötü? Gerçekten “hiç” mi iyi yok?

devir değişti


Kaldırımın arasından açan çiçeklere hiç mi şahit olmadı insan?

Kışın ortasında gelen güneşli bir havaya hiç mi rastlamadı?

En üzgün olduğu günün sabahı yoldan geçen bir bebek hiç mi güldürmedi insanın yüzünü?

Mesele dünyanın kötülüğünü kanıtlamak için delil toplamak değil ki. İnsan hangi şikâyet cümlesiyle problemini çözebilmiş bu zamana kadar? Mesele iyiye talip olmak…

Olumsuzluklardan bahsetmek çamura saplanmış bir araba gibidir. Şikâyet ettikçe gaza basmış ve arabayı patinaja sokmuş olur insan. Gaza bastıkça arabayı çamurdan çıkarmak için mücadele ettiğini zanneder. Hâlbuki bu durum, arabanın daha çok çamura girmesine sebep olur. Şikâyet de böyledir. Şikâyet eden insan, çok iyi gözlem yaptığını zanneder, analizleriyle övünür. Hâlbuki zihnini, sonu gelmez bir patinajın içine sürüklemektedir.

Peki, nasıl çıkılır bu çukurdan? Söylenmek yerine 30 tane kötü öğrencinin içinden çıkan bir tanesinin hayatını değiştirmek için mücadele etmesi gerekir. Bir uyanık onlarca uyuyanı uyandırmak için yeterlidir.

İnsanın umudunu elinden alan, hareketini durduran ne varsa o gerçek değildir. İyiyi gören, iyiden yana olan, iyi davranış yapanı bir süre sonra iyiler bulur.

Bunu üzerinde yaşadığımız coğrafya da kanıtlar. İnsan Karadeniz’de bile muz veya turunçgil yetiştirebilir. En nemli bölgelerin bile kuraklık yaşadığı mikro klima alanları vardır mesela. Eğer o turunçgil yeşerecekse Karadeniz’de bile kendine bir yer bulur. Yeter ki binlerce km’lik toprak parçası içinde kendi layık olan bir avuç toprağa denk düşebilsin.

Geçmiş çok güzeldi, evet… Sıcacık soba, samimi dostlukların arasındaki o günler… Ama yine olabilir. Eğer doğruda ve faydada net olursa insan… Karadeniz’de turunçgil yetiştiren tek toprak parçasına denk gelir. Eğer iyi bir öğretmen olursa hayalindeki öğrenciye kavuşabilir. İyi bir esnafı iyi bir müşteri bulur. Doğru ebeveyn, bu devirde de hayırlı evladı yetiştiren olur.

Esas çözüm nedir peki? İnsanların kötülüğüne bakıp hareketi durdurmamaktır. Kendi iyiliğine ve kendi verdiğin tepkilere odaklanmaktır. Hayat seçeneklerle dolu ve insanın seçtiği tepki, yarın karşılaşacağımız kişileri dizayn eder.

O halde ne duruyoruz ki… Daha iyisi olmak için şimdi tam zamanı…

Belli mi olur “Hiç beklemediğim güzellikler beni buldu!” diyeceğin zamanlar gelir belki...


                                            Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

Başarı Psikolojisi Nedir?

İlişkilerde Ustalık Nedir?


Yorumlar

Popüler Yayınlar