AVRAT KÖFTESİ
Nisan ayının başlarıydı, doğa yavaş yavaş uyanıyordu. Çiçekler açmaya başlamıştı. İş arayışım devam ediyordu. İstanbul’da kalmak ya da başka bir şehre gitmek arasında kararsızlık yaşıyordum. Bunları düşünürken çay alıp balkona çıktım. Çayı keyifle yudumlayıp uyanan doğayı seyrederken telefonum çaldı. Sıcak ve samimi bir ses tonu ile karşı taraf sordu: "Malatya da çalışmak ister misiniz?" Biraz süre istedim. Hangisi daha doğruydu? Biraz süre istedim. Avantaj ve dezavantajlarını bir hafta düşündüm.
İstanbul ile kıyaslanınca Malatya aileme daha yakındı. Sadece bu bile tercih etmeme sebep olabilirdi. Veee Malatya öyküm Nisan ayının sonunda başladı. Yeni şehir, yeni hastane, yeni arkadaşlar ve yeni hastalar derken biraz zamana ihtiyacım vardı.
İnsanları tanımak şehrin nabzını tutmak için nereden başlamalı? Tabi ki yemek kültüründen. Şehrin yöresel yemeklere hakim olan bir restoranına gittim. Sırası ile yemeklerden az az istedim. O kadar lezzetli yemekler yedim ki anlatmaya hangisinden başlasan bilemedim.
İçlerinden öyküsü beni en etkileyeni ile başlayayım.
Yemeğin adı “Avrat köftesi”. İsmi ilginç değil mi? Avrat ne demek? Avrat marifetli, edepli kadın demek. Peki neden bu isimle anılıyor bu yemek?
Oldukça lezzetli ve az malzeme ile yapılan, bir o kadar yapması hamaratlık gerektiren bir yemek. İnce bulgur ve irmikten oluşan bir iç harcı ince, narin kiraz yapraklarına sarılıp pişiriliyor. Sonra üzerine yoğurt ve onun da üzerine karamelize edilmiş soğandan oluşan bir sos dökülüyor. Anlatırken bile ağzım sulanıyor.
Yemeği yedikten sonra öyküsünü merak ederek restoranın sahibine sordum. Anlatmak için beklermişçesine başladı; Kurtuluş savaşı zamanında tüm asmalar üzüm yapraklarını sarmışlar. Kurtuluş savaşı zamanında tüm üzüm yaprakları sarılmış, bitmiş. Yemek yapmak için ne kullanabiliriz? Diye bakarken ; bulgur var, yoğurt var, tereyağı var. Yetiştirdikleri buğday ve buğday ürünleri var. Bir de ağaçlar var. Yokluk her yerde, imkanlar kısıtlı.
Peki kadınlar vazgeçmişler mi? Tabiiki hayır.
Bakmışlar etrafta kiraz ağaçları var. Onların yaprakları almışlar sarmışlar, bakmışlar biraz acı olmuş. Asma yaprağı gibi değil tabii. Demişler önce haşlayıp acı suyunu dökelim yaprağı sonra saralım... Sonunda evet olmuş, hem de harika olmuş. Başka ne ile olur? Dut yaprağı, fasulye yaprağı... Deneye deneye hepsini sarmışlar. Lezzetli bir yemek haline getirmişler. Kurtuluş savaşındaki malzeme ve imkân yokluğu kadınları marifetlendirmiş. Bu marifet sahibi kadınların bulduğu bu yemek de bu sebeple "Avrat köftesi" olarak anılmaya başlanmış.
Kurtuluş savaşındaki malzeme ve imkan yokluğundan ortaya çıkan yemeği bugün hala konuşabiliyor ve parmaklarımızı ısırarak yiyor olmamız çok ilginç gelmişti bana.
Öyküyü gözlerim dolu dolu dinlerken aklımda deli sorular dönüyordu;
- Marifet kazanmak için imkânsızlık mı gerekir?
- İmkân artarsa marifet azalır mı?
- Marifet ve imkân arasında zıtlık mı var?
- İnsanın hayat şartlarında güçlü olması için marifetli olması gerekir. O zaman imkânı arttırmaya çalışmak ne kadar doğru?
- Marifetli olmanın yolu imkânları azaltmaktan mı geçiyor?
Evet, imkanımın olduğu hiçbir yerde marifetim yok.
İmkansızlıktan şikayet etmek yerine, bunun insana verilen bir ikram olduğunu anladığımda hayatımda bir sürü taşlar yerinden oynadı.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?
“İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, en büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi; Tek başına neler yapabileceğini keşfet! Aynadaki kişi…”
Yahya Hamurcu
İmkansızlık ne büyük ikram gerçekten, nasıl da müthiş üreten insana dönüşüyorsun. Eski anneler doğuştan aşçı, hem terzi, hem hemşire, evi badana yapan, çiçek yetiştiren, ağaç budayan, kışlık hazırlayan, hırka ören, çocuğuna ders çalıştıran on parmağında yirmi marifetli hanımlar. Yokluk, kıtlık ve ortaya çıkan insan modeli... Elinize yüreğinize sağlık, çok güzel bir ikrama dikkat çekilmiş.
YanıtlaSilİnsan başarısız olduğunda imkansızlıkları bahane eder. Daha iyi şartlara sahip olsaydım yapardım diye düşünür. Halbuki insanı geliştiren imkanların olması mı yoksa o imkansızlıklara rağmen çözüm üretebilmek mi?
YanıtlaSilEllerinize sağlık
YanıtlaSilAvrat köftesi 😋 lezzeti kadar öyküsü de hoşmuş… bi an 80’lere gitti zihnim bu yazıyla… imkanlar ne kadar az, insanlar ne kadar canlı ve mutluydu… kamyon kasasında pikniğe denize gider eğlenirdik. Tüm kış onlardan bahseder tekrar yaz gelse diye heveslenirdik :) şimdilerde ise özel ve lüks otomobillerle 5 yıldızlı otellerde herşey dahil tatiller yapıyoruz ama hala tatsız uyuşuk ve tatminsiziz… ne acı…
YanıtlaSilMarifetle imkan malesef zıt çalışıyor, insan yoklukta ve ihtiyaç hissederken marifet kazanıyor
YanıtlaSilMarifet kazanmak için imkânsızlık mı gerekir?
YanıtlaSilEvet aslında imkansızlık insana marifet kazandırır…
Elinize emeğinize sağlık çok güzel bir çalışma olmuş…
İmkanın insan için hiçte iyi bir şey olmadığını onu beceriksizleştiren bir şey olduğunu çok geç anladım. Ama çok şükür bu bilgileri duymak nasip oldu.🌸
YanıtlaSilNe güzel anlatılmış….
YanıtlaSilÇok sade ve anlaşılır.
Konu bu kadar önemli ve vazgeçilmez olunca, anlatımın tadı da sarmalar gibi olmuş.
Hem ağzım sulandı hem de marifetleneyim biraz diye harekete geçtim…
🍉🥀💛
İmkan artırarak etkiyi de artıracağımızı düşünüyoruz. Aslında çözüm zıttında gizli oluyor 🍃
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🪷
Açlık ne büyük nimet aslında... İnsanı en çok da imkansızlığın geliştirmesini bilmek de o nimetlerden biri... Zannedilenin aksine açlığı olan insan harekete geçiyor...
YanıtlaSilÇok önemli bir konuya değinmişsiniz, marifet ve imkan ilişkisinin zıt çalıştığını birçok insan bilmiyor maalesef.
YanıtlaSilİmkanlarla başarıya ulaşılmaz marifetle başarıya ulaşılır.
Emeğinize sağlık 🌸
İmkansızlık bizi sevindirmeli mi? Verdiğin tepkiye göre değişiyor gibi:)
YanıtlaSilİmkansızlıktan şikayet etmek yerine, bunun insana verilen bir ikram olduğunu anladığımda hayatımda bir sürü taşlar yerinden oynadı..... Elinize sağlik şahane bir yazı olmuş
YanıtlaSilİmkansızlıktan şikayet etmek yerine, bunun insana verilen bir ikram olduğunu anladığımda hayatımda bir sürü taşlar yerinden oynadı..... Elinize sağlik şahane bir yazı olmuş
YanıtlaSil… kontrolüm dışında başlattığım çıraklıkların aslında insanın marifetlenmesi için gelen bir ikram ( merhamet) olması…
YanıtlaSilRabbim kuluna hep destek…
Anlayıp idrak edebilenlerden olma duası ile…💐❤️
Günümüzde insanların çoğunluğu başkalarının imkanlarını istiyor, ama o imkana kavuşmak için hiç çaba sarf etmek istemiyor. Acaba o imkanların kendisini marifetsiz ve beceriksiz yapacağını bilseydi insan bu kadar imkan peşinde olur muydu? Anne babalar çocuklarına her istediğini aldığında iyilik yaptıklarını düşünüyor! ''Biz yoklukla büyüdük evladımız böyle olmasın'' sözlerini söyleyenler acaba o yokluk olmasaydı şimdiki varlıklarına kavuşamayacaklarının bilincindeler mi? Yaşantılarına baktığımızda pek de öyle görünmüyor...
YanıtlaSilİmkan arttırarak geçmeye çalışılan ve imkan arttıkça imkansızlaşan yollar…
YanıtlaSilMeğer imkansızlıktaymış imkan…
Emek verilen her şey öyledir ama bir de imkansızlıklar içinde yapılmışsa daha da kıymetlenir.
YanıtlaSilMakalenin ismini ilk gördüğümde şaşırdım okuduğumda anladım ki her yaşanmışlık irdelendiginde bir deneyime dönüşebiliyor
YanıtlaSilİnsan yokluğu görmeden, malesef verilen imkanların değerini bilemiyor...
YanıtlaSilİnsanın en mükemmel versiyonu yokluk anlarında geliştirdigi becerilerle oluyor. Bir şey az olunca, yada yokluğu yoğun şekilde yaşandığında ne yapabilirim diye düşünmeye başlıyor. Yol arayan elbet bir yol bukuyor. Pek çok başari hikayesine baktığımızda da imkansızlıklara birşeyleri başaran insan hikayeleriyle karşılaşıyoruz.
YanıtlaSilNe de güzel , hikayesi olan yemekler...
YanıtlaSilMesele imkamsızlığa rağmen ne yaptığımız. Bizi marifetlendirecek bir üst lige taşıyacak şeyde o sanırım. Elinize sağlık
YanıtlaSilİçten, dolu dolu bir makale, her satırında aklına düşün deneyimselleştirmeyi atladığın bir sürü anı, gözünün önüne gelen minik kareler.
YanıtlaSilKaleminize sağlık 👏🏻
İmkanlarımız hiç bir zaman bizi marifetsizleştirmemeli. Güzel hatırlatma oldu kaleminize sağlık.
YanıtlaSilöyle marifetleri olmalı ki insanın kendinden sonra gelenlere ilham olsun. asla vazgeçme . sana verilene bak ne yapabilirim nasıl yapabilirim sorusunu hep sor hep cevapla. avrat ol böylelikle. ne güzel olmuş bizede strateji oldu asla vazgeçme ortamda hep en üretimde olan ol
YanıtlaSilİnsan imkansızlıklarla neleri kazandığını, imkanlarla da neleri kaybettiğini fark edebilse keşke.
YanıtlaSilSoyut somut. Yoklukta acı çekerken ne kadar mutlu olabildiğini mesela.
;)
Çok güzel yetiştirme stratejileri var yazının içinde
YanıtlaSilİnsanın elinde olan ve olmayanlardan şikayet etmeyi bırakıp harekete geçmesi, onu asıl marifetlendiren şey aslında. Gerçekten marifetli olabilmek de insanı böyle zamansız yapıyor işte. :)
YanıtlaSilEskiden tek göz odada ders çalışmak için herkesin yatmasını beklerdim geç yapacaklara mutfağa geçerdim imkanlar Azaldıkça insan Marifet yönünde kendisini geliştiriyor imkansızlıklar arkasına saklanmak değilde marifetini gelistirmene bakıyor hayat
YanıtlaSilÇok güzel ve samimi🌸 İnsanın hem köfteden yiyesi, hem kıtlık yaşayası geliyor☺️
YanıtlaSilİmkanlarımız arttıkça gerçekten marifetlerimiz azaldı. Eskiden imkan ilar daha az iken aynı gün içinde bir kafanı evini dip köşe süpürür, siler, çamaşırları yıkar, camlarını siler, ütüsünü yapar, tozunu alır birde yemeğini yapardı. İmkanlar çoğaldı marifet azaldı.
YanıtlaSilİnsanın yeni yeni çıraklıkları olmalı, kendine iş çıkarmalı...
YanıtlaSilTam imkanım rahatım derken yeni bir çıraklık yeni hareket...