BİR KARARDA KAÇ MUTLULUK VARDIR ANNE ?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Bir kararda kaç mutluluk vardır Anne? 


       - Saçlarını dağıtırsın, rüzgarlara bırakırsıııın...


       - Dağıtma kızım saçlarını, topla topla. 

Ağzında hangi zamana ait olduğunu ve nereden diline bulaştığını bilmediği bir şarkı ile girdi odaya.

Ağzından çıkan her kelimeye müdahale eden anneciği ile göz göze geldiler. 

Tebessümü buz kesti, yere düşüp parçalandı o anda. Beğenmemişti anneciği şarkıyı da, saçlarının dağılma ihtimalini de.

Kızının sınıf öğretmeni olma ihtimalini yıllar önce beğenmediği gibi. 

        - Anneciğim, öğretmenlik yazayım diyorum…

        - Ay ne alakası var kızım. Bu puanla öğretmen mi olacaksın. Diyetisyenlik yakışır sana. Kazancı da iyi.

Buz kesen bir tebessüm!

Çattanak!

Yere düşüp parçalandı!

Diyetisyenlik birilerine göre şahane bir meslekti. Mutlu sevmiyordu ama işini, aynı ismi gibi.

“Mutlu” 

En sevdiği duygu hüzün olan biri için çok iddialıydı ismi. Kaçış yolu yok! Mutlusun sen, mutlu olmak zorundasın. Diyetisyenliğin dışına çıkamayan Mutlu, mutsuzdu işinden. Neden insanların bir kibrit kutusu büyüklüğünde peynir yemesi gerekiyordu ki?

Kim karar vermişti, “0” bedenin en ideal beden olduğuna?

Köprücük kemiği çıkmamış kadınlar da güzeldi! 

Mutlu, yarım yamalak bir sesle konuştu;

·  tamam anne toplarım

·  Ne dedin canım anlamadım!

·  Toplarım dedim anne, saçımı toplarım. 

·  Tabi canım topla, tarağı bana getir ben toplayayım hatta. Sen beceremezsin. 

24 yaşındaydı mutlu, tam 24 yıldır saçları vardı. Taramayı beceremediğine inanılan bu saçlarla başa çıkmaya çalışıyordu. Annesinin, buyurgan, dominant kişiliğiyle de!

İkisinin de bir yolunu bulmuştu. Saçlarını kısacık kestiriyordu. Annesinin de her dediğini yapıyordu. 

“Anneme  hayır deyip kestirip atsam, saçlarımın her dediğini yapsam; daha “Mutlu” olurdum belki de” diye geçirdi içinden. Annesi yeni uzamaya başlayan saçlarına lastik geçirmeye çalışırken. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Mutlu çok karakteristik bir duruşa sahip değildi. Hayatı, yandan yandan yaşayan biriydi o. Net bir yaşam öyküsü dizayn edememişti. Çünkü insan seçimlerinden ibaretti. Ve onun seçimlerini anneciği yapmıştı hep. 

Her dominantın yanında, seçim hakkını onun bedelli ellerine bırakan bir korkak vardır. 

·  Neden korkak diyoruz bu insanlara, ayıp değil mi ama?

Dominantın her dediğini yapan kişi bir süre sonra hata yapmaktan korkar hale gelir. “Ben yanlış bir şey yaparım şimdi, o yapsın”

“Ben doğruyu bilemem, ona sorayım”

“Ben bunu yapmak istiyorum ama o bunu yapmamı ister mi acaba?” 

Ve ne tuhaftır ki; ne yaparsanız yapın, dominantı memnun edemezsiniz. Onun seç dediğini seçtiğiniz halde mutlu olmaz. Çünkü onun aklındaki şekilde seçmemişsinizdir. 

Dominantlık; hem dominant olan kişiyi mutsuz eder. Hem de etrafında, onun bedellerine ve kararlarına bağımlı olanları. Bir dominantlık bir çok mutsuzluğa gebedir yani. 

İnsanlar kendi yürüdükleri yolların nereye varacağını seçme hakkına sahiptir. “Ben yürüyeceksem bu yolları, nereye gitmek istediğimi de seçebilmeliyim.” 

Ama işte dominant varacağın yeri seçer. Bununla da kalmaz o yere kadar el arabasıyla taşır seni. El arabası; yani kolaylaştırıcı, bulamazsa sırtında taşır. Yeter ki sen onun dediği yere git! O nedenle her dominant bir süre sonra bedel hırsızlığı da yapar. Bedelleri usulca çalınan kişi ise marifet kazanamaz. Ancak marifetsizleşme tehlikesinden daha işe gelen bir şey vardır; bedel öderkenki anlık acılardan kurtulmak! Ve bir döngü başlar, “Bedellerimi sen öde.” “O zaman kararlarını da ben vereyim.” Böylece bedelsiz ve kararsız insanlar çoğalır dominantın hayatında. Bu insanlardan bıkar, yük hisseder ama onlarla ilgili karar vermenin tadı vardır. Bu tatlı tat nedeniyle tüm bu acılara “katlanır”. Şikayet ederek, laf sokarak, bağırarak, kızarak katlanır. Ama katlanır. Onun için katlanılmaz olan bedelini ödediği bu hayatlarla ilgili karar verememektir. 

İşte çözüm de tam olarak budur!

Çünkü çözüm her daim problemin zıttına saklanmıştır. İnsanlar kendi öykülerinin sorumluluğunu almaya, bedellerini ödemeye başlarlar. Ve kendi hedeflerini belirlemeye hak kazanırlar. 

O zaman mutsuz mutlular, hakikaten mutlu olurlar. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar